ASANSÖRLE ÇIKAN, ÇABUK İNER..

  • 01
    OCA
    ASANSÖRLE ÇIKAN, ÇABUK İNER..

    Asansörle çıkan çabuk iner..

    Asansöre bindiniz, amacınız istediğiniz kata çıkmak, tuşa basıp çıktınız, oradasınız, sonra tekrar tuşa basıp indiniz, hiç yorulmadan.

    Çabalamadan, emek vermeden elde edilen başarılar insana manevi doyum duygusu vermez, cebiniz dolar belki ama, hep bir şeyler eksik kalır.

    Bu şekilde zahmetsizce elde ettiğiniz başarıyı elden kaçırdığınızda da, tıpkı zaferinizin sizi çok mutlu etmediği gibi, kaybınız da üzmeyecek, kırıcı olmayacaktır.

    Hedeflerimiz her zaman uzağımızda ve bize göre yüksekte bir noktadadır, o noktaya ne kadar zorlu yollardan geçerek, ne kadar büyük mücadeleler vererek ulaşırsak, zirvenin tadı o derece doyulmaz olacaktır.

    Bu mücadeleyi, dağlarda yapılan zirve çıkışına benzetebiliriz, dağ çıkışları, zirveye giden yollar çoğu zaman çetin ve zorludur.

    Yükseklik korkuma rağmen, farklı bir uğraş denemek adına, dağcılık temel eğitimlerimi tamamladım, eğitmenler eşliğinde 50 mt. lik kayalardan halatla inişler, kanyon geçişleri yaptık, eğitim tırmanışları gerçekleştirdik, hepsinde gördüm ki, zirveler hep sarp, hep ulaşılması zor.

    Zirve yolculukları, keyifle yapılan hafta sonu yürüyüşlerine hiç benzemiyor. 

    Zirveye giden yollar, hiç de öyle “piknik yapıp bir soluklanayım, biraz kestireyim, yayılayım” denilecek ortamlar değil, son derece hayati ve ciddi yerler.

    Amacınızı geçekleştirmek için yola koyuldunuz, zirvenizi yaptınız, zirve defterine tarih ve isimler yazıldı, koşullar müsaitse herkes imzaladı, işte tarihe geçtiniz bile, hemen ardından iniş hizasına girmelisiniz.

    Zirvede fazla kalınamaz, koşullar çetindir, rüzgar sizi savurur, yükseklik başınızı döndürür, “yok ben çıkarken o kadar mücadele verdim, burada biraz zaman geçireyim, şöyle çadırımı kurayım, geceleyeyim” diyemezsiniz, hemen inmeye çalışır, kendinizi güvenli alanlara taşırsınız.

    Zira zirveler küçük olur, aynı anda fazla kişi bulunamaz, siz sıranızı savdınız, o zirveye daha başkaları gelecek ve inecektir.

    Zirvedeki bayrağı aldınız, adınızı tarihe yazdınız, hedefinizi gerçekleştirdiniz, koşullar elverdiğince orada kaldınız, her çıkışın bir inişi olduğu gibi, zirvenizi gerçekleştirip inersiniz, kural budur.

    Gelecekte başarılı olmak isteyenler, geçmişten çalışarak gelmelidirler, bir gecede başarılı olunmaz..

    ***

    10.000 Saat..

    Popüler psikoloji yazarı Malcolm Gladwell’in yirmi yıl önce ortaya attığı 10.000 saat kuralına göre, Beatles’ın ve Bill Gates’in bu kadar ünlü olmasında 10.000 saat çalışmış olmaları vardı.

    Bu kurala göre bir işte başarı elde edebilmeniz, gelebileceğiniz en üst noktaya gelebilmeniz için 10.000 saat çalışma yapmak gerektiği belirtilmektedir.

    Orhan Pamuk, yazarlık hayatında 25 yıl boyunca her gün, istisnasız her gün 10 saat yazdığını söylemiştir.

    Nasıl bir disiplin, nasıl bir konsantrasyon..!

    Herkes bir Orhan Pamuk, bir Einstein olmak durumunda değildir, herkesin zihinsel, duygusal ve bedensel kapasitesi birbirinden farklıdır.

    Bu farklar nedeniyle her insan, çalışmaları neticesinde farklı noktalara gelecektir.

    Bana göre bu araştırmadan çıkartılabilecek sonuç şu olmalıdır; ister 10.000 saat, ister 1000 saat olsun, çalışan herkes mutlaka bir noktaya gelecek, kendi zirvesine yerleşecektir.

    Dünyanın en iyi restoranlarından birine sahip,üç Michelin yıldızlı dünyaca ünlü şef Michel Bras; başarısının anahtarını anlatırken, “kendiniz olun, durağan olmayın, yaptığınız şeye ruhunuzu katın” diyor.

    Ülkemizden başarılı insanların öykülerini dinlediğimizde de, genel olarak aynı şeyleri söylediklerini görüyoruz.

    10.000 saat gözünüzü korkutmasın, bence saatlerin önemi yok, önemli olan tam bir konsantrasyonla aklınızı, kalbini verirseniz, yani yaptığınız işi severek yapar ve bundan mutluluk duyarsanız, ciddi bir çalışma sizi gelebileceğiniz en üst seviyeye taşıyacaktır.

    Bunun yolu da en önce beynimizi doğru kullanmaktan geçiyor.

    Beyin öyle bir yapıdadır ki, tüm bedenimizin kütlesel ağırlığının %2 lik kısmını oluştururken, kalan % 98 lik kısmı yönetir, kararlar verir, ne yapacağımızı veya neler yapmayacağımızı belirler.

    O bildik fıkradaki gibi değildir yani durum, sanıldığının aksine vücudumuzun müdürü beyindir J ASK..

    452 hit