KEK YAPMAYA DEVAM (haydi kek yapalım DEVAM YAZISI)

  • 09
    TEM
    KEK YAPMAYA DEVAM (haydi kek yapalım DEVAM YAZISI)

    Tarifimize devam ediyoruz değerli okurlarım;

    Pozitif yaklaşım dedik, miktarını bol tuttuk.

    Pozitifin temsili sembolü + artıdır. (yani artan çoğalan, çoğaldıkça daha da mutlu eden).

    Bunun tersi nedir, negatif, temsili sembolü – eksidir. (yani eksilen, eksildikçe yarım kalan ve devamında hiçleşen).

    Bolca pozitif yaklaşım, gülümseyen bir yüz ifadesi pozitiflik sembolüdür, en önce kendinize gülümsemeyi bilin, gülümsediğinde güzelleşmeyen bir yüz yoktur.

    Gülümseyen kişi az ya da çok mutludur, bu yüz ifadesini gören karşı taraf da mutlu olur böylece ve biliyorsunuz mutluluk paylaştıkça artar.

    Pozitif olmak;

    Karşılıklı iletişimle “güzel bir ruh haline bürünmedir” aslına bakarsanız

    ***

    Bir parça İltifat ekliyoruz, dikkat ettiysek bir parça dedik, abartırsanız, yaptığınız yalancılığa girebilir, tam ayarınca yapılmalıdır.

    Karşı tarafı hafif tebessüm ettirdiğiniz anda iltifat etmeye son verilmelidir, yoksa “yaa, hadi canım, sahi mi ?” gibi sorularla karşılaşıp, bu sefer iltifat ettiğiniz konuyu desteklemek ve inandırıcılığını arttırmak için, kendinizi türlü yeminler ederken, kuran musafı öperken, hatta bu kadar abarttığınız için, kuran musaf tarafından çarpılırken bulabilirsiniz, aman dikkat!! dozu çok önemlidir. J

    ***

    Kadının biri kendine bir yüzük alma niyetiyle, kuyumcuları dolaşır, birinden çıkar, diğerine gider, aşağı yukarı birbirine yakın modeller ve fiyatlardadır hepsi.

    -Yüzüğü satın aldığı- dükkandan içeri girdiğindeyse diyalog şöyle gelişmiştir;

    Kuyumcu: -Hoş geldiniz hanımefendi,

    Kadın : -Teşekkür ederim,

    Kuyumcu: -Nasıl bir şey aramıştınız?

    Kadın: -Bir yüzük bakıyorum,

    Kuyumcu: - Size beğeneceğinizi umduğum bazı modeller göstereyim, a bu arada boynunuzdaki kolye son derece göz alıcı ve size de çok yakışmış.

    !!! Emin olun iş bitti..

    Kadın kısmı iltifat duymaktan olduk olası hoşlanmışızdır, kadınlar kulaklarıyla severler.

    Boynundaki kolye vasıtasıyla beğenilmiş olmanın getirdiği mutlu yüz ifadesi ile, iltifat kabul edilir ve pek çok kuyumcu gezildiği ve fiyat bakımından hiçbir avantajı olmadığı halde yüzük o kuyumcudan alınır.

    ***

    Karı-koca ve bir garip iltifat.. J

    Her kadın gibi o da kocasından romantik, övgülü sözler duymak istiyordur.

    Adamın da her erkek gibi kalbine giden yol midesinden geçiyordur.

    Bir gün; bir yandan iştahla yemekler yenilmekte, diğer yandan televizyon izlenmektedir.

    Programda şef tarifi anlatır; “falanca malzemeyi kızdırdığımız tereyağında 2 dk. kızartarak çok güzel bir lezzet elde edebilirsiniz”

    Bu esnada kadın; “Yahu beni de tereyağında kızartsalar ben de güzel olurum” der.

    Peki buna karşılık kocası ne der; “hayatım seni fritözde kızartmaya gerek yok, sen bu halinle de güzelsin”.!!

    Aslında bir yemekle mukayese edilen kadın, olayın bu yönüyle hiç ilgilenmez, onu ilgilendiren kısmı kocasından duyduğu beğeni sözüdür.

    Kocası onu kızartılmamış haliyle de beğenmektedir, kadın çok mutludur, her yer toz pembedir..

    Beyler size sesleniyorum; bir kadını mutlu etmek düşündüğünüz kadar zor değil, inanın..

    “Aşk mutluluğunu evlendikten sonra da sürdürebilseydik, dünya cennet olurdu aslında” demiş Jean-Jacques Rousseau.

    ***

    Ego miktarının bir fiske kadar, mümkün olduğunca az kullanılması gerektiğinin altını çizelim.

    Bakın, egonun kullanım miktarı da çok hassastır, eğer ilişkinizde egonuzu ayarlayamaz, dozunu fazla tutarsanız, bencillik ve anlayışsızlıkla suçlanabilirsiniz.

    Tam tersi az tutarsanız da enayi damgasını yemeye mahkumsunuz demektir.

    Kabartma tozunu düşünün, hamurun içine öyle bir miktarda konur ki, örneğin kekin tam da istenen ayarda kabarmasını sağlar, azlığı keki basık yapacak, fazlalığı ise çok fazla kabartacak, tadını acıtacak, lezzetini bozacaktır.

    Bu nedenle, ilişkinizin tam kıvamında olmasını istiyorsanız, egoya dikkat.!

    ***

    Başarılı bir iletişimin tarifinde son olarak, alabildiği kadar iyi niyet ve hoşgörü dedik, yine kek örneğinden devam edersek; kek yaparken un nasıl önemli ve gerekliyse olmazsa olmazıysa, İyi niyet ve hoşgörü de bir ilişkinin olmazsa olmazıdır.

    Kekin kıvamında unun miktarı çok önemlidir, “kulak memesi kıvamında” olmalıdır.

    İyi niyet ve hoşgörünün miktarı da çok önemlidir, iyi ayarlanması gerekir.

    Kek yaparken; unu fazla koyarsanız kekiniz taş gibi olur, unu az koyarsanız da bu defa hamurunuz cıvık olur içi pişmez, diğer kattığımız hiç bir malzeme bir işe yaramaz ve bizi ulaşmak istediğimiz sonuca götürmez.

    Demek oluyor ki; iyi niyet ve hoşgörü bir ilişkinin olmazsa olmazıdır, oysa bir iltifat bir ilişkinin olmazsa olmazı değildir, tarçın, zencefil, vanilya gibi düşünün, eklerseniz kekiniz güzelleşir, daha hoş bir lezzet kazanır, eklemezseniz kek olmaz diye bir durum söz konusu değildir.

    Söylenen iltifatlar ilişkileri lezzetlendiren değerli aromalardır, olursa ilişki daha güzel olur tarzındadır.

    Empati kekin içine konan yumurta gibidir, başarılı bir ilişkinin olmazsa olmazıdır.

    Samimiyeti keke konan tatlandırıcı gibi düşünün, şeker keki yenilebilir kılar, ancak fazlası zararlıdır , iç bayar.

    Doğal davranmaya gelince, kekin içine şeker yerine pekmez katarak tatlandırdığımızı düşünün, şeker yerine pekmezle tatlandığında kekimiz hem doğal, hem daha lezzetli olacaktır, tıpkı ilişkimizin daha sağlam temellere oturması gibi.

    Yapmacık olmayın, doğal olun, her şeyden önce kendiniz olun..

     

    Mutlu günler dilerim, afiyet olsun J

     

    426 hit